9 Aralık 2025 Salı

BİR ŞEY YAPMIYORUM DEME ÇARPICAM AĞZINA ŞİMDİ

Aradan on yıl geçmedi. Babannem öldü, haksızlık sona ermiş gibi hissettim. Doktora yapıyorum ama İşletme bölümünde değil, alanında. Kendimi mümkün mertebe eziyete maruz bırakmak için daha çok çabalayamazmışım herhalde. Bir yazma alıştırması olarak bunları döküyorum sayfaya zira azıcık kelimem ve korkarım ondan daha az anlatacak şeyim var. İstanbul'dayım. Yakışıklı bir genç var hayatımda. Doktora yapıyor olduğu için ilgimi cezbetti, sevişirken diğerkam davrandığı için gönlümü çaldı. Uzaktan bakınca hayatım varmış gibi görünüyor ne komik...Kendimi başkalarının hayatında konuk oyuncu hissediyorum. Şikayet etmeye de yüzüm yok, geziyor, keyif yapıyor, hiç gülmediğim kadar gülüyorum. Temmuzdan bu yana bir şey değişmemiş gibi, hala başkalarının yaşamında konuk oyuncuyum. -Ne yapıyorsun sorusunun cevabını genelde; "Melikşah'la" geziyorum, "Özge'yle" sınava hazırlanıyorum, şeklinde veriyorum. Sanki o eylemler bana ait değilmiş gibi. O eylemlerde kendime yer edinememişim gibi... Günlük olarak yazmam gerekiyor, yazmayı alışkanlık edinmem gerekiyor zira bu konuk oyuncu olduğum güzel zamanları (muhtemelen sahiplenemediğim için) unutuyorum. Halbuki çok tatlı zamanlar.Bakalım... Bu yıl pek çok yere gittim! Bir Lydia gezisi yaptık; Philadelphia, Sardes, Laodekia, Hierapolis, Aphrodisias, Tripolis kentlerini gezdik. Neredeyse bir hac deneyimi oldu. İncil'de de bahsi geçen 7 kilisenin 2sini bu gezide gördük. Bu ilkbahardaydı. Yazın kalan kiliseleri de tamamlama motivasyonuyla yeniden Ege'ye indik. Pergamon'a geçen sene gitmiştik, bu gezide Smyrna'yı gördük. Şehrin altında neredeyse o kadar aktif bir yeraltı hayatı olması tanık olması inanılmaz bir şey. Metropolisi gördük, Tripolis gibi kocaman bir şehir olmasına rağmen adını pek az duyduğumuz bir şehirdi. Şaşılası...Aigai'ye yetişemedik...Hızlıca turlayıp çıktık zira çıkış saatine yakın gelmiştik. Ephesus gezimizi gece yaptık, ikimiz de daha önce gündüz gözüyle görmüştük, gece ışıklarıyla orada olmak çok güzeldi. Oturup caddede mısır yedik, kediler besledik ve tabiki Melikşah'ın uydularını burada da izledik. En güzel seyirlerimizi Foça'da şezlongda sarılırken yaptık, tam karşımızda yay çizip giden çin uydularına el salladık. Bitti mi? Hayır! Trakya gezisinden taze geliyoruz. Vize'ye gittik, Kırıkkale küçük mü küçük adeta yol üstü bulgarlar alışveriş etsin diye kurulmuş bir şehir. Edirne, herhangi bir roma dönemi yapısı bulunmamasına karşın çok daha keyif aldığımız bir yer oldu. Meriç Köprüsünü ve zilyon tane müzelerinden birkaçını gördük. Melodili otobanına denk gelemedik... Niceia'yı da gördük! Ama kimblir ne zamandı... SANIRIM, yaz başı ve sonu ayrı ayrı gittiğimiz izmir gezilerimizin ortasında kalıyor... Özetle. Yaşıyorum, şehirler görüyorum, güzel yemekler, nefis içkiler ve mükemmel zevkler tadıyorum.

4 Aralık 2022 Pazar

bana

Seni özledim, eski beni de özledim. Eğer bir kokun olsaydı kış kalkerken topraktan ilkbahar toprağı gibi kokardın. İyileşeceksin. Yardım da alacaksın. Yalnız olmak istemediğin sürece yalnız değilsin. Seni seviyorum.

27 Aralık 2020 Pazar

10 yıl önceden...

Sevgili Hanife, 10 yıl geçti mi? Yoksa sabırsız, yüksek dozda alzaymır bir orospu olduğun için yazdıklarını yeniden okumaya mı geldin? Hoşgeldin canım, çok özlemişim seni. Sevgi çıtayı alçak tutmaktan yanaydı.Artık yaşlı ve daha kırılganız.Hedefleri gerçekleştirmede hevessiziz.Haklı gibi geldi bana.Başlayalım öyleyse! Kural bir; Hanife yalan söyler.Ne durumdayız burada? Sana güveniyorum. 10 yıl geçtiğine göre çoktan doktoranı almış olmalısın.YOU GO GİRL! Senelerce aşağıladığın işletmede doktora yapmak nasıldı kimbilir?Keşke cevap verebilsen yahu... Tabii bunları henüz ölmemiş olduğunu varsayarak söylüyorum.Öldüysem,kuantum kilidi kırıldı demektir!Geçmişe ve geleceğe hatta bütün alternatif gerçekliklere gidebiliyorumdur umarım.Evet ölümden sonrası için de planlarım var.İnsan formunda ya da saf düşünce formunda, hiç farketmez, seni çok seviyorum.Harikasın. Geçmişe, Sümer Uygarlığına gidip İştar tapınaklarında takılmalı ve insanların sana tapınmasına izin vermelisin.Yani Erhan'dan başka insanların da tapınmasına izin vermelisin.Biz evrenin favori ruhuyuz.İyi ki varız. Görüşmek üzere ma'm. 26.12.20 ps:Babannen öldü mü?

6 Aralık 2020 Pazar

-an's

Mayıs ve Yazabilen Ne zaman bir araya gelsek, zamanı durduruyoruz. Mayıs'ın yanında çok garibim. Başka biriyim. Çekiniyorum, tapıyorum, arzularının ucunda tükenerek yok olmak istiyorum. Yazabilen'le benden çok daha büyük oluyorum. Gözlerinin içindeki saygıyla yükseliyorum, bedenimde tapınak gibi huşuya kapılmasını izliyorum. Mayıs'ın sessizliğinde kendime dair ne varsa çok net duymaya başlıyorum.Nefesim,bedenimde akan kanım,beynimdeki huzursuzluk,kalbimdeki gümbürtü...Söylemediği her şeyi duyuyorum o sessizlikte.Söylemediği her şeyde boğuluyorum o dipsiz derinlikte. Yazabilen yeryüzündeki en güzel öyküleri anlatıyor, yeryüzündeki en güzel öyküleri bedenime yazıyor.Parmak uçlarımızla terimizi derimize yayar gibi, öyküler bırakıyoruz bedenimin üzerinde. Sevişmeden önce, sevişirken, seviştikten sonra hem de nasıl güzel öyküler. O yoğun kurgunun arasında kendimi kaybedip, adımı unutuyorum. Ben hep Mayıs'ı özlüyorum,Yazabilen'in yanında buluyorum kendimi. Ben hep Yazabilen'i buluyorum,Mayıs'a ulaşamamalarımda. Yazabilen sanki hiç susmuyor.10 yıldır sesi giderek yükseliyor.Duygularım dedi,seviyorum dedi,ben kimim deyip güldü kendi sorusuna... Mayıs hiç konuşmadı.5 senedir hiç duyulmadı sesi.Ellerini gördüm,çatık kaşlarını,arayan gözlerini, kalkıp gitti ağlamalarıma... İkisi de geçmiş kokuyor, İkisi de eski beni bulup çıkartıyor. Bu yüzden geçmişte kalmalılar.

22 Temmuz 2020 Çarşamba

modası geçmiş bir yazardan çağ dışı iyi dilek temennileri

Aloe vera'mın kökü incecik, inatla yaşıyor. Halbuki bakmıyorum,unutuyorum, gereken özeni gösteremiyorum. Küçücük odaya kapatıp, kendimi dahi unutuyorum. 

Fakat onu gördüğümde, ojeni sürdüğümde, temmuz geldiğinde, aşkın gözyaşlarına güldüğümde, hiç sahip olmadığım bir sevgilinin acısını doğradığım soğanın yaşıyla karıştırdığımda, görmemesi gerektiği halde 3ncül arkadaşların önünde ortaya çıkıp duran ısrarcı tiyatro biletlerinde, mavide, kahvede, nezakette, en güzel gülümsemelerin gülüşünde, içi gülen gözlerde, hande'de, gururumda, yalnızlığımda, yarım kalmış projelerimde, yarım kalmış yaşanmışlıklarımda, yarım kalmış yaşanamamışlıklarımda, sistematik disiplin gerektiren işlerde, politik duruş isteyen yerlerde, bazen sinema salonlarında, bazen konserlerde, bazen tiyatro salonlarında, çoğunlukla da vasat kahvehaneden bozma ama taş gibi satranç tahtası olan cafelerde, izmirin bizatihi kendisinde, sevgi kavramının merkezinde, tablolarımda, okul dedikodularında, mutlu anılarımda...
seni hep hatırlıyorum.
zaten...
hatırlamalı,
sevgiyle anmalı,
unutmamalı,
incitmemeli,
uçan memeli,
kaçan memeli,
tutan memeli,
öbürü de gelmiş, sana mutlu yaşlar dilemek için bu yersiz yazıyı yazmış,
yani ben, ayrık memeli.



17 Haziran 2020 Çarşamba

doktoralı seks partneri



Resim


Seviştiğim kimselerde an'a yönelik basit beklentiler dışında bir şey aramadım.
Belki aramalıydım. Ne zaman anlatacak bir şeyleri olan biriyle karşılaşsam, hevesle ıslanıyorum. Her şey zihnimde yaşandı bitti. Konuşmasında erdem sezinlediğim kimseleri göğüslerimle doyurma isteğim bedenimde yankılanıyor. Asla olmuyor, her şey zihnimde yaşanıyor.
Zihnimde öyle mazoşist tatminler yaşıyoruz, öyle acıyla haykırıyoruz ki belki hiçbir gerçek doyum yerini dolduramayacak. Zihnimde kölesi oluyorum bir ağzın, bir odanın, bir hikayenin... 
Küçücük bir derslikte Van Gogh ve yoksulluğu konuşuyoruz.Toplumda kabulün gerekliliklerini sayan parmakları bir bir yalamak istiyorum. Adam çıkıp gidiyor... Adamın arkadaşı kıskanıyor. Paylaşmak istemiyor. Halbuki doyacağına doymuş. Zihnimdeki şeyler yaşanmadan silinip gidiyor... İki sene olacak üstünden, bugün farkediyorum.

Doktorası olan kimseler iyi sevişiyor.

4 Aralık 2019 Çarşamba

mantar kurabiye.

insanlarla aramdaki ilişkileri karşılıklılık esasına göre kuruyorum.
bunu çocukluktan beri yapıyorum.
kimse ona verdiğim kadarını veremedi.
her zaman herkese sunacak bir şeylerim oldu.
bu yüzden ortalama iletişim sürem hep azıcık olmuştur.
nehir hariç.
insanları sevilmemiş yanlarından sarmayı bana o öğretti.
onu izlerken öğrendim, herkesin aslında hayattaki tek beklentisinin, eksiğinin sevgi olduğunu.
ne kadar sevilmediyse, o kadar çok sevgi sundu.
o yüzden bu denli hayranlık duydular ona.
en çok da ben.
insanları tanımayı, davranışlarını manipüle etmeyi onu izlerken öğrendim.
kimin içinde ne arzu varsa öyle seslendi onlara.
onunla bağ kurmak için neleri varsa serdiler.
bir o bana bir şeyler öğretebildi.
hayatımda olmayı kimse bu kadar haketmedi.
iyi bildiğim ne varsa pek çoğunu bana o öğretti.

BİR ŞEY YAPMIYORUM DEME ÇARPICAM AĞZINA ŞİMDİ

Aradan on yıl geçmedi. Babannem öldü, haksızlık sona ermiş gibi hissettim. Doktora yapıyorum ama İşletme bölümünde değil, alanında. Kendimi ...